Kurtuluş Savaşı’na katılması dolayısıyla Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün imzasıyla İstiklal Madalyası’yla onurlandırılan merhum Başbakanlardan Adnan Menderes’in demokrasiye kara bir leke olarak geçen 17 Eylül 1961’deki idamının üzerinden 62 yıl geçti.
AA’nın, Adnan Menderes’in siyasi hayatındaki önemli dönüm noktalarını arşiv belgeleriyle ele aldığı 3 bölümden oluşan haber dosyasının ilkinde, Demokrat Partinin (DP) kazandığı 1950 seçimlerine kadar Menderes’in içinde yer aldığı siyasi sürece ışık tutuldu.
TBMM Kütüphanesi’nce yapılan çalışma sonucu Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi’nden ulaşılan belgeler arasında Adnan Menderes’in de yer aldığı 50 kişiye Kurtuluş Savaşı’nda gösterdikleri fedakarlık ve kahramanlık dolayısıyla Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün imzasıyla İstiklal Madalyası verilmesini onaylayan kararname de bulundu. 1931 tarihli Kararname’de Adnan Menderes’in ismi “Atnan” olarak ifade ediliyor.
Menderes’in 1931 tarihli mazbatasındaki öz geçmişi
Siyasi kariyerine Serbest Cumhuriyet Fırkasında başlayan Adnan Menderes, Celal Bayar, İttihat ve Terakki Mektebi’nden hocası Vasıf Çınar ve çok iyi tanıdığı Halit Onaran ile görüşmesi sonrasında CHP’ye katıldı.
Atatürk’ün Aydın ziyareti sırasında keşfettiği genç bir teşkilat başkanı olan Menderes, bu tarihten sonra Türk siyasi tarihine damga vuran isimlerden oldu.
Menderes, 1931’de aday olmadığı halde milletvekili seçildi ve kendisini aday listesine Atatürk’ün koyduğunu öğrendi.
Adnan Menderes’in 1931 tarihli ilk milletvekili mazbatasında kendi el yazısıyla doldurduğu öz geçmiş kısmında, İzmir Amerikan Mektebi son sınıfında iken askerliğe alındığını ve teğmen olduğunu, ordudaki görevinin ardından çiftçilikle uğraştığını anlattı.
Menderes, 1935, 1939, 1943 seçimlerini kazanarak CHP Aydın Milletvekili olarak aralıksız 14 yıl parlamentoda CHP Grubu’nda görev aldı. Menderes, hükümetin Toprak Reformu Tasarısı’nın 1945’te Meclis’teki görüşmeleri sırasında sergilediği karşı duruş sonrasında siyaset sahnesinde tanınan bir isim haline geldi.
Menderes ve Köprülü’nün CHP’den ihraç kararı genelge ile duyuruldu
İzmir Milletvekili Celal Bayar, Aydın Milletvekili Adnan Menderes, İçel Milletvekili Refik Koraltan ve Kars Milletvekili Fuat Köprülü, 7 Haziran 1945’te CHP Meclis Grubu’na kanunlardaki ve parti tüzüğündeki antidemokratik hükümlerin kaldırılmasını içeren bir önerge verdi.
Türk siyasi hayatına “Dörtlü Takrir” olarak geçen önergenin verilmesinin ardından Celal Bayar’ın deyimiyle “partide fırtına koptu.”
Ülkede demokrasi olmadığını savunan Fuat Köprülü ve Adnan Menderes için Başbakan Şükrü Saraçoğlu’nun başkanlığında 21 Eylül 1945’te toplanan Parti Divanı ihraç kararı aldı.
Menderes ve Köprülü’nün CHP’den ihraç edilmeleri hakkındaki karar Genel Sekreter Vekili Nafi Kansu imzasıyla 22 Eylül 1945 tarihli bir genelge ile parti il idare kurullarına gönderildi.
Genelgede, Menderes ve Köprülü’nün partiden çekilmeden onun tüzük ve prensiplerine aykırı neşriyatta bulunmaları, iyi niyet beslemediklerinin bir delili olarak gösterildi.
Milletvekillerinin partisinin grup toplantılarında görüşülen meselelerde tamamıyla serbest oy ve içtihat sahibi olduğu ancak bu müzakereler sonunda çokluğun kararına katılmak mecburiyetinde oldukları vurgulanan genelgede, şu ifadelere yer verildi:
“Menderes ve Köprülü’nün hareketleri bu esasın gösterdiği istikametin dışında, memlekette gerçek demokrasi olmadığı iddiasını dil ve kalemlerine dolamak suretiyle tenkide koyuldukları, Partiye karşı sistemli bir siyasi mücadeleye girişmek şeklinde kendini göstermiştir. Memlekette Parti idaresini -menfaatlerine bağlı inhisarcı bir zümrenin vasilik idaresi- olarak gösteren ve Partiye karşı güveni sarsmak rolünü üzerine alan bir gazetenin sütunlarında yayılan yazılar onunla bir fikir ve içtihat ve cephe birliğinin açık ifade ve delilleridir. Bu durum karşısında Parti Divanı Adnan Menderes ile Fuat Köprülü’nün hareketlerini, tüzük hükümleri bakımından inceleyerek, bir taraftan Parti içinde ayrılık cereyanları uyandırmak suretiyle Partinin memleketteki varlığını zaafa uğratmak ve diğer taraftan Partinin demokratik bünyede olmadığı yolundaki yazılarla aynı safta muhalefetle birleşerek Partiyi yıkmağa çalışmak mahiyetinde görmüş ve tüzüğün 147, 148 ve 149’uncu maddeleri gereğince her ikisinin Partiden tart edilmeleri lüzumlu olduğu kanaat ve kararına oy birliğiyle varılmıştır.”
DP’nin 1946 seçimlerinde seçim propagandaları
DP, 7 Ocak 1946’da Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan tarafından kuruldu.
Demokrat Partinin bütün eleştirilerine rağmen, partinin kuruluşu üzerinden 4 ay geçmeden erken seçim kararı alınarak, önce yerel ardından genel seçim sürecine girildi.
26 Mayıs 1946’da yapılan yerel seçimlere girmeme kararı alan DP, partilileri sandığa gidip gitmemekte serbest bıraktı.
Belgeler arasında bulunan ve CHP’nin kazandığı 1946 genel seçimlerinde DP’nin 11 Temmuz 1946 tarihli Vatan gazetesinde yayınlanan beyannamesinde, seçim çalışmaları kapsamında partinin yaşadığı sıkıntılar anlatılıyor.
Beyannamede, Ulus gazetesinin 8 Temmuz 1946 tarihli haberine dikkati çekilerek, İçişleri Bakanlığının köylerde yapılan “zehirleyici propagandaları önlemek” üzere partiler adına gönderilen kimselerden hangi parti adına hareket ettiklerini gösterir belge istendiği aktarılıyor.
Beyannamede anlatılanlara göre, köylere gitmek isteyen vatandaşlara, 48 saat önce müracaat etmeleri, tahkikat sonucunda müsaade verilip verilmeyeceğinin kendilerine bildirileceği söyleniyor.
Bunun amacının milletvekili seçimlerinin hemen öncesinde muhalif partilerinin halkla her türlü temasını ve irtibatını kesmek olduğu ifade edilen Beyannamede, İçişleri Bakanlığının bu emrinin Anayasa’nın seyahat hürriyetini düzenleyen 70. maddesine ve bu hakkın ne gibi hallerde sınırlanacağını düzenleyen 78. maddesine aykırı olduğu vurgulanıyor.
Bu şartlar altında seçimlere katılan DP’den Menderes, memleketi Aydın’dan değil Kütahya’dan milletvekili seçildi.
Menderes’in 1946 tarihli milletvekili mazbatası
Menderes, 1946 tarihli mazbatasında yine kendi el yazısıyla 1936 yılında Maliye bölümünden mezun olduğunu ve aynı yıl “Ziraat Bankası Müfettiş Namzedliği” sınavını kazandığını, 1 Ekim 1936’da müfettiş namzedi olarak göreve başladığını, daha sonra sınavı kazanarak müfettiş olduğunu belirtti.
Menderes, mazbatasında Eskişehir milletvekilliğine seçilinceye kadar 10 yıl Ziraat Bankası müfettişi olarak görev yaptığı bilgisine de yer verdi.
DP’nin 1950 seçimlerindeki zaferi
CHP Hükümeti 1 Mart 1950’de genel seçimlerin 14 Mayıs 1950’de yapılmasına karar verdi. Halkın, DP’ye ilgisi, aday listelerinde de kendisini gösterdi. Büyük bir seçim kampanyası başlatan DP’de milletvekili adaylığına yoğun talep oldu.
Seçimlerde, DP kurucularından Celal Bayar Bursa ve İstanbul’dan, Adnan Menderes İstanbul’dan, Fuat Köprülü Aydın ve İstanbul’dan, Refik Koraltan Balıkesir ve İçel’den yeterli oy alarak milletvekili seçildi.
Seçimlerde, DP yüzde 53 oy oranıyla Meclis’teki temsilin yüzde 84’üne sahip oldu.
Seçim sonuçlarının ardından DP Grubu’nda yapılan oylama sonucunda Bayar’ın Cumhurbaşkanı olmasına karar verildi.
Adnan Menderes, Bayar’ı evinde ziyaret ederek, Fuat Köprülü’nün başbakan olmasını önerdi. Bunun üzerine Bayar, “Başvekil sizsiniz Adnan Bey” diyerek Menderes’in parti liderliğini de almasını istedi.
Kabinesini 22 Mayıs’ta oluşturan Menderes, parti programını 28 Mayıs’taki grup toplantısında açıkladı.
Menderes’in ilk Bakanlar Kurulu listesi
Başbakanlığa İstanbul Milletvekili Adnan Menderes’in tayin olduğuna dair 24 Mayıs 1950 tarihli yazıda, Cumhurbaşkanı tarafından onanan Bakanlar Kurulu listesi de yer buldu.
Bakanlar Kurulu listesinde, Halil Özyörük Adalet Bakanı, Refik Şevket İnce Milli Savunma Bakanı, Rükneddin Nasuhioğlu İçişleri Bakanı, Fuat Köprülü Dışişleri Bakanı, Halil Ayan Maliye Bakanı, Avni Başman Milli Eğitim Bakanı, Fahri Belen Bayındırlık Bakanı, Zühtü Velibeşe Ekonomi ve Ticaret Bakanı, Nihat Reşat Belger Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı, Nuri Özsan Gümrük ve Tekel Bakanı, Nihat Eğriboz Tarım Bakanı, Tevfik İleri Ulaştırma Bakanı, Hasan Polatkan Çalışma Bakanı, Muhlis Ete ise İşletmeler Bakanı olarak yer aldı.
Menderes, DP’nin seçim zaferini, “14 Mayıs, bir devre son veren ve yeni bir devir açan müstesna ehemmiyette tarihi bir gün olarak daima anılacaktır. Bu tarihi günün hatırasını yalnız partimizin değil Türk demokrasisinin bir zafer günü olarak yad ediyoruz.” ifadeleriyle yorumladı.